27 Şubat 2010 Cumartesi

Ispanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler

Ispanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler

Betakaroten içermelerinin yanı sıra A vitamini, C vitamini ve kalsiyum deposudurlar. Özellikle 35 yaş üzeri olanların ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeleri daha fazla tüketmeleri önemli. Çünkü bu sebzelerde bulunan folik asit, yaşlılıkta ortaya çıkabilecek Alzheimer riskini yüzde 50 azaltıyor.

Lahanagiller

Lahanagiller
Brokoli, lahana, karnabahar, brokoli, bürüksel lahanası, lahana, karnabahar iyi birer beta karoten kaynağıdır ve serbest radikallerin zararlarına karşı vücudu korurlar. Aynı zamanda C vitamini ve kalsiyum içerirler. Beslenme uzmanları brokoliyi, kendisi gibi kanseri önleyici etkisi olan domatesle birlikte pişirmeyi öneriyorlar. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikansorejen etki gösterirken; yapılan araştırmalar, özellikle lahananın düzenli tüketiminin, kadınlarda meme kanseri riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koyuyor. Brüksel lahanası ise günlük C vitamini ihtiyacının yüzde yüzünü karşılıyor.

Sarımsak

Antibakteriyel ve virüs karşıtı olan sarımsak, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye de sahip. Güçlü bir selenyum kaynağı da olan sarımsak, sağlıklı bir yaşam için mutlaka gereken sülfürü de içerir. Mide ve bağırsakları güçlendirmeye de yardımcı olan sarımsağı mutlaka her yemeğin içine bir diş atarak tüketin.

Afrodizyak etkisi olan bitkiler

Sağlıklı bir cinsel yaşamın kaynağı doğada... Afrodizyak etkisi yaratan doğal ürünler yüzyıllardır yaygın olarak kullanılıyor. Limon, şalgam, fındık bunların bilinenleri... Bir de bilinmeyenler var...

İşte doğadaki cinsel gücü artıran otlar ve yiyecekler;

Rezene: Bilinen en eski afrodizyaklardan olan rezeneden hergün bir parça tüketilmesi cinsel gücü artırır. Rezenenin tohumundan çay da yapılır.

Bitki Çayları: Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bitki çayları içilince, kan dolaşımı hızlanır tutkularda ve heyecanlarda artış olur. Enerji seviyesini de yükselten bitki çayları seks yaşamını canlandırır.

Ginseng: Binlerce yıldan beri Çin'de ilaç yapımında kullanılan ginseng; hormonal sistemi uyarır, erken yaşlanma sürecini yavaşlatır ve göz ardı edilemeyecek güçler verir.

Limon: Yemeklerde kullanılan limon tuzu ve limon suyu, seks gücünün artmasında olumlu etki yapmaktadır...

Lavanta: Salata ve yemek soslarına konulan bir kaç damla lavanta, seks hayatını güçlendirici etkiye sahiptir.

Tane Karanfil: En güçlü doğal afrodizyaklardan birisi olan karanfil tanesi, yorgunluğa karşı da iyi gelmektedir.

Haşhaş Tohumu: En önemli cinsel performans artırıcılardandır.

Melekotu: 18. Yüzyılda kadınların cinsel isteksizliğini iyileştirmek için kullanılan melekotunun kökü, her zaman için kalp zayıflıklarını önleyici bir etkiye sahiptir.

Mine Çiçeği: Mine çiçeğinin kıyılmış uçlarının, kaynatılması veya şarabın içine batırılması afrodizyak etkilere sahiptir.

Polen: Son yıllarda afrodizyak olarak kullanılan polenin yapısında, belli ölçüde testosteron ve diğer cinsiyet hormonları bulunur.

Yohombin: Afrikadan bütün dünyaya yayılan yohombin bitkisi halk arasında kadınlarda cinsel soğukluğun giderilmesi için, erkeklerde ise cinsel performansı artırmak amacı ile kullanılır. Meyan kökü ile karıştırılan yohimbe böbrek ve idrar yollarını rahatlatmaktadır.

Kişniş: Özellikle kadınlara keyif veren kurutulmuş kişniş tanesinin, şarabın içine katılarak içilmesi önerilmektedir. Aşırı kullanılması erkeklerde ters etkilere sebep olabilir.

Hardal: Cinsel bezlerin işleyişini artırır.

Çakşır Otu: Cinsel gücü ve isteği artıran, etkili afrodizyak bir bitkidir. Aynı zamanda sperm sayısını ve hareketliliğini de artıran etkileri bulunmaktadır.

Çakşır otu kökü kurutulup toz haline getirilerek bal ile macun yapılmak sureti ile kullanılır. Bir su bardağı kaynar suyun içerisine 1 tatlı kaşığı çakşır kökü konularak demlemek suruti ile hazırlanan çay da içilebilir. Çakşır Otu düzenli kullanıldığında olumlu etkileri görülür.

Süsen: Süsen kökü tozu, hem erkekler hem de kadınlar için güçlü bir afrodizyaktır.

Yasemin: Likörleri kokulandıran, harika kokulu yasemin çiçeği, etkili bir uyarıcıdır.

Meyan Kökü: Meyan kökünden elde edilen toz, maden suyu ile karıştırıldığında kadınlar için çok etkili bir afrodizyak haline gelmektedir.

Safran: Aşırı tüketildiği zaman gülme krizine sebep olan safranın, erojen merkezler üstünde uyarıcı etkileri vardır.

Çadıruşağı Otu: Yalnız Asyada yetişen ve çok kötü kokan çadıruşağı otundan elde edilen karışım, Asyada uyarıcı olarak kullanılır.

Vanilya: Merkezi sinir sistemine etki ederek kokusu ile karşı cinsi harekete geçirir.

Saparma: İlk kez Latin Amerikalı yerliler tarafından kullanıldığı bilinen, saparma bitkisinden elde edilen karışımların içinde çeşitli hormonlar bulunuyor.

Roka: Bol miktarda demir ve C vitamini içeren roka, alyuvarlar için iyidir ve ayrıca, cinsel gücü de artırır. Balığın yanında da çok iyi gider.

Maydanoz: Yemeklere lezzet katan maydanoz, cinsel yaşama da lezzet katar. Süt salgısını da artırır.

Kekik: Güçlü etkileri olan kekik, özellikle erkeklerde uyarıcıdır.

İstiridye: İçindeki çinko ile spermin çoğalmasına neden olan istiridye, cinsel isteği artırır.

Hindi: İstiridyeden daha fazla çinko ihtiva eden hindi, protein açısından zengindir ve cinsel isteği artırır, yılbaşı gelmeden de yenilebilir.

Kereviz: İdrar sökücü özelliği olan kereviz, vücutta oksitlenmeyi önlemesinin yanı sıra kadınlarda adet öncesi şişkinliğin de önüne geçer. Afrodizyaktır.

Çikolata: Çikolatanın içindeki yüksek şeker ve kalori cinsel uyarıcı ve keyif verici. Çikolata beyindeki serotonin seviyesini de artırıyor ve mutluluk hissi veriyor. Kadınlar erkeklere oranla çikolatanın bu özelliklerine karşı daha duyarlıdır.

Fıstık ve Fındık: E vitamini içeren, insanı mutlu eden fıstık ile fındık, cinsel gücü artırır.

Muz ve Kabuğu: İnsana kokusu ile bile mutluluk aşılayan muz, özellikle kabuğu ile pişirildiğinde cinsel gücü oldukça fazla artırır.

Çilek: Cilt sorunları için en iyi meyvelerden birisi olan çilek, güçlü bir afrodizyaktır.

İncir: Erkeklerin cinsel gücünü artıran çok güçlü bir afrodizyaktır. Aydın'da yetişen dünyaca ünlü incirler de 'mucize afrodizyak meyve' olarak biliniyor. Uzmanlara göre, bir kilogramda iki bin 900 kalori bulunan incir, E ve B vitaminleri bakımından çok zengindir.

Şeftali: A provitamini açısından zengin olan şeftali, güçlü bir afrodizyaktır.

Armut: Çok az meyve asidi içeren ve organizmanın fazla suyunu alarak fazla yağları yok eden armut, güçlü bir afrodizyaktır.

Zayıflamak için birebir formül

Öyle bir sebze ki iyi gelmediği hastalık yok gibi... Üstelik zayıflatıyor ve selülitleri de yok ediyor. İşte o formül;

Uzmanlar, bitkisel yollarla, tıbbın dahi çare bulmakta zorlandığı kanser hastalığının vücutta yol açtığı

tahribatların önüne geçilebileceğini, düzenli olarak faydalı bitkilerin tüketilmesi ile kansere yakalanma riskinin en aza indirilebileceğini belirtiyor.

Kozmik bilim uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, Anadolu’da yetişen lahananın kanseri önleme konusunda önemli bir bitki olduğunu belirtiyor.

İçerisinde bol miktarda potasyum, sodyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, B, C, E ve U vitamini bulunur. Besin

değeri çok yüksek olan bir sebzedir. Ortadaki beyaz ve gevrek yapraklarının çiğ olarak yenmesi çok faydalıdır.

ZAYIFLATIR

Zayıflama ve selülit giderme kürü olarak lahana kullanımı

Lahananın tabii, yeşilimsi ana yapraklarından 5 adet 2 avuç büyüklüğünde olanları, 1 litre suda yaklaşık 5-7 dakika

haşlanır, bu su aç karına gün içerisinde tüketilir, 3 ay ( 3 hafta tamamlanınca 1 hafta ara verilip ardından 3 haftalık kür yine uygulanır. ) devam edilir.

ÜLSERE İYİ GELEN FORMÜL

Mide ülseri, reflü ve gaz oluşumunu engellemek için 2 yumruk büyüklüğünde patates ile beraber yarım kilo tabii lahana çiğden suyu sıkılır, her sabah aç karna 2 bardak yudum yudum içilir, 3 hafta devam edilir.

Yaşlanmayı önleyici ve kalp krizine karşı koruyan bir mineral kabul edilen selenyumun kaynağıdır.

Selenyumun ayrıca, sağlıklı görünüşlü bir cilt verdiğini ve erkeğin cinsel gücünü arttırdığıda bilinir.

KANSIZLIĞA ŞİFADIR

Bu şekilde lahana yemek, göğsü yumuşatır, öksürüğü söktürür. Sindirimi kolaydır. Lahana kanı temizler, bol alyuvar yapımını sağlar, bu nedenle kansızlığa şifadır.

Lahananın tabii hali ve yaprakları itibari ile mide ve bağırsak kanserlerine ve kemotrapi ve radyoterapiden sonra

kür olarak kullanılması halinde bedende biriken toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Lahana içindeki glucosinolate

adı verilen etkin maddesini diğer sebzelerden daha çok barındırması sebebiyle kan dolaşımının düzenlenmesine

yardımcı olmaktadır.

SES KISIKLIĞINI GİDERİR

Sarılık ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelir. Bolca taze lahana yemek, ses kısıklığına iyi gelir.

Şeker ve romatizma hastalıkları için de çok faydalı olduğu bilinen lahana, bol arsenik, kükürt ve vitaminleri ile kanı temizleyip cildi güzelleştirir. Bol idrar söktürür, vücuttaki suyu ve zehirli maddeleri idrarla dışarıya atar.

Sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamini, mide ve bağırsakların iç yüzeyini korur, oralardaki yaraların iyileşmesini sağlar.

BAĞIRSAK VE MİDE KANSERİNE İYİ GELİR

Bağırsak ve mide kanseri için lahana kullanımı

Mevsiminde, tabii ortamda yetiştirilmiş büyük yapraklı lahanaların haşlanarak kür halinde 3 hafta boyunca içilmesi,

kürler arasında 1 hafta ara verilmesi önerilir.

Lahanalar hibrit tohumdan üretilmiş, düzgün yapılı ve ince yapraklı olmamalıdırlar.

Akupunktur ile zayıflama

Enerjik zayıflamanın yolu akupunkturdan geçiyor. Midede yanma, ekşime olmadan ve stresle mücadele etmeden, istediğiniz forma girmek için huzurlu bir yöntem...

İnsanların kilo almasının temel nedeni olan, beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi kolay değildir. Normalde diyet yaparken oluşan ve en nihayetinde diyeti bırakmaya neden olan halsizlik, midede yanma ve ekşime, baş ağrısı ve baş dönmesi, ellerde titreme, stres ve sinirlilik hali gibi şikayetler akupunkturla beraber yok olur. Yeni beslenme alışkanlıklarının edinilmesi sırasında, akupunktur hastaya çok büyük kolaylıklar sağlar. Şişmanlık ve akupunktur hakkında sorularımızı Dr.Emre Çiçek yanıtlıyor...

Obezite (şişmanlık) nedir?
Obezite tüm dünyaca kabul edilen bir hastalıktır; yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen, birçok hastalığa davetiye çıkaran, yüzyılımızın en önemli sağlık sorunlarındandır. Obezite vücut yağ miktarının sağlığı bozacak miktarda artmasıdır. Enerji dengesinin bozulması sonucunda ortaya çıkar. Diyet, egzersiz ve genler enerji dengesini oluştururlar. Enerji alımının, tüketiminden daha fazla olduğu durumlarda enerji dengesi bozulmaktadır.

Obezite kalp, şeker, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, akciğer, eklem ve safra kesesi hastalıkları gibi birçok hastalığın altında yatan nedendir. Bunun yanında depresyon, sosyal ayrımcılık, benlik algısında bozulma (kendine güvensizlik) gibi olumsuz etkileri de vardır.

Obeziteyi oluşturan faktörler nelerdir?
Fiziksel aktivitelerde azalma, beslenme alışkanlıkları ( denetimsiz beslenme, birden fazla yerde beslenme, dışarıdan yemek yeme, paket servis, aşırı enerjili besinlerin tüketimi ve aşırı meşrubat tüketilmesi), cinsiyet (bayan), ırksal faktörler, yaş, eğitim düzeyi, evlilik,doğum sayısı, sigara bırakma, alkol, genetik ve çevresel etkenler, psikolojik bozukluklar (emosyonel stres, depresyon vb), endokrin hastalıkları (hipotiroidizm (guatr), cushing sendromu, tip 2 diabet), metabolik ve hormonal bozukluklar (steroid kullanımı ve hormon replasman tedavisi), teknolojinin ilerlemesi ile günlük enerji tüketiminin azalması olarak özetleyebiliriz.
Obezite nasıl tespit edilir?
Obezite tespitinde iki yöntem kullanılır.

1. Beden kitle indeksi(BKİ) veya Body Mass Index(BMI)
Kolaylıkla hesaplanan bir yöntemdir.
BKİ=Vücut ağırlığının(kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır. Buna göre standartlar şöyledir:

BKİ= <19 Zayıf
19-25 Normal
25-30 Fazla kilolu
30-40 Şişman (Obez)
40> Çok şişman (morbid obez)

2. Bel çevresinin ölçümü; buna göre de standartlar şöyledir:
Bel Çevresi Risk Yüksek risk
Erkek >94cm >102cm
Kadın >80cm >88cm

Bel / Kalça oranı normalde <>0. 95’dir.

Akupunkturun zayıflamadaki etkilerini nasıl sınıflandırabiliriz?
1- İştah ve acıkma hissini en aza indirir. Akupunktur beyindeki hipotalamus bölgesinde noradrenalin seviyesini düşürüp, seratonin yani özellikle çikolata yedikten sonra ortaya çıkan mutluluk hormonunun seviyesini artırır. Bu şekilde yiyerek değil, yemeyerek mutlu olmamızı sağlar.

2- Midede kazınma, yanma ve ekşimeyi önler. Kulaktan yapılan akupunktur, kulaktan mide ve barsaklara kadar uzanan sinir uçlarını uyararak mide asidini azaltıyor. Kontrol altına alınan mide asiditesi sayesinde, diyete bağlı olarak boşalan midede herhangi bir rahatsızlık olmuyor. Keyifle diyet uygulanıyor.

3- Düşük kalorili beslenmeye bağlı olarak oluşan halsizlik ve bitkinliği önler. Tam tersi zinde olmamızı ve daha çok enerji vererek kolay kilo vermemizi sağlar.
4- Akupunktur uygulaması sırasında; vücutta seratonin ve endorfin hormonlarının seviyesi artmaktadır. Bu da diyet yapan kişiye huzur verir, sedasyon sağlar. Böylece kişide istediği her şeyi yiyememekten dolayı oluşan stres ve gerginlik yaşanmaz. Sonuçta; kişi sakin ve huzurlu bir şekilde diyetine devam eder.

5- Metabolizma hızını düzenleyici rolü vardır. Akupunkturla tedavi gören kişinin metabolizma hızı arttığı için diğer kişilere göre, zorlanmadan daha kolay kilo verir.
Akupunkturda kesin kilo verilir mi? Verilmesi gereken kilo nasıl hesaplanır?
Bunların hepsi bir araya gelince kişinin kilo vermemesi için hiçbir sebep yoktur. Akupunktur tedavisi haftada 1 veya 2 kez yapılır. Vereceğiniz kilo miktarı yaşa, cinsiyete, ilaç kullanımına ve verilecek kiloya göre değişir. Bu oran yaklaşık 2 ayda mevcut kilonuzun % 10-15’i kadardır. Uluslararası standart haftada 0. 5-1 kg yani ayda 2-4 kg’dır. Akupunkturda ayda 4-8 kg zayıflama normal kabul edilir. Sağlıklı ve kalıcı zayıflamak için kişi hızlı kilo vermekten kaçınmalıdır. Tedaviyi maroton gibi değerlendirirsek, hızlı koşarak değil, tempolu ve standart koşarak marotonu tamamlayabiliriz.

İdeal kiloya erişince bir de bu kiloyu korumak var...
Hangi kiloda olursak olalım, hiçbir yan etkisi olmayan akupunktur tedavisi ile istediğimiz ideal kiloya ulaştıktan sonra, bu kiloyu koruma programına geçilir. Bunun için akupunktur 4-6 ay süreli ayda 1 veya 2 kez manyetik bilye (mıknatıslı mercimek büyüklüğünde aktif kömür) ile devam edilir. İdeal kilomuzu koruma esnasında diyet değil sağlıklı ve dengeli beslenme yapılır. Böylece kilolar sabitlenir ve formumuz korunmuş olur.

Yaşamımızın herhangi bir dönemlerinde mesela;
- hamilelik, kürtaj, düşük doğum yapma olduğunda,
- kortizon, hormon, yoğun antideprasan ilaç kullanımında,
-boşanma, işten ayrılma, iflas etme, yakınının ölümü, deprem, vb. gibi ani şok oluşturan olaylarla karşılaşıldığında, kişinin metabolizması etkilendiği için kişide huzursuzluk yaratan kilo artışları yaşanabilir. Bu durumlarla karşılaşılırsa, 1 ay içersinde akupunktur doktorunuzla bağlantıya geçerseniz, hazır istediğiniz kiloya inmişken tekrar kilo alımınızı önlemiş olursunuz. Bu arada akupunktur uygulayan kişinin doktor olması, akupunktur eğitimini almış olması ve aldığı eğitimin TC Sağlık Bakanlığı tarafından verilen bir sertifika ile onaylanmış olması gerekir.

Kısır erkeklere havuç müjdesi

Baba olmak isteyen ancak spermlerindeki DNA yapısının bozukluğu nedeniyle çocuk sahibi olamayan erkeklere müjde!

Türk ve Fransız doktorlar ele verdi ve ortak bir çalışmaya imza attı. Buna göre 'Çinko, selenyum, betakarotenle C, B9, B12 ve E vitaminlerinden oluşan kombine tedavi, sperm DNA hasarının azaltılmasında açık bir şekilde olumlu sonuç verdi..

Prof. Dr. Timur Gürgan, 'Hastaları spermlerindeki bozulmalara göre gruplara ayırıp her birine farklı antioksidan tedavisi uyguladık' diye konuştu. Uzmanların spermdeki bozulmalara göre ayırdığı gruplar ve uygulanan tedavi yöntemleri şöyle:


Sperm DNA'sındaki parçalanma yüzde 30'dan büyük ve spermin aktifliği yüzde 20'den küçükse: C, E vitaminleri, betakaroten, çinko, selenyum betaselen takviyesi.
Aktiflik yüzde 30'dan büyük ve parçalanma yüzde 20'den küçükse: Çinko ve B, B9, B12 vitamini takviyesi.
Spermde parçalanma ve aktiflik yüzde 20-30 oranında ise: Çinko, B ve E vitamini takviyesi.
Spermin hem parçalanma hem de aktiflik bölümlerinde oran çok yüksekse aktifliğe yönelik tedavi: Çinko ve grup B vitaminleri birlikte verilmeli ve mikroenjeksiyon planlanmalı.

TURUNÇGİL C, HAVUÇ B9 VİTAMİNİ DEPOSU

ÇİNKO: Arpa, peynir, sığır eti, kepekli ekmek, tavuk, yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri, balık, patates, ceviz, badem, tam tahıl, kuru fasulye, lahana, ayçekirdeği, karaciğer, kuzu eti ve tahıllar.


C VİTAMİNİ: Turunçgiller, domates ve patates.

B9: Yeşil sebzeler, kabak, patates, havuç, süt, yumurta, peynir
ve karaciğer.

B12: Karaciğerde, sütte, yumurta akında, peynirde, balıkta, ette ve karideste bol miktarda bulunur.

E VİTAMİNİ: Tahıl, ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzeler.